Aynı Markanın Başka Sınıfta Marka Olarak Tescili ve Kötüniyet – 8

 

1- Kötüniyetli Marka Tescili Sayılan Haller Serisi

Uzun süre önce başladığımız, “kötüniyetli marka tescili sayılan başvuru türleri” temalı yazı serimizde ciddi bir birikim oluşmuş durumda. Yazı serimizin;

  • Birinci yazısında şirketten ayrılığın ortağın şirket markasına benzer marka tescil ettirmesinin kötüniyetli olduğu, 
  • İkinci yazısında kötüniyetin bölünmezliği ilkesi gereği kötüniyetli marka başvurularında sınıf benzerliğine bakılmayacağı, 
  • Üçüncü yazısında Türkiye’de tescilli olmayan ünlü yabancı markanın aynısının tescilinin kötüniyetli sayılmayacağı, 
  • Dördüncü yazısında güvenin kötüye kullanılması, ticari şantaj, para koparmak, marka ticareti, başkalarının ticaretini engelleme, distribütörün kendi adına başvuru yapması gibi hallerin kötüniyetli marka tescili sayıldığı, 
  • Beşinci yazısında işletme devredenin devrettiği işletmeye ait unvanı kendi adına tescil ettirmeye çalışmasının kötüniyetli olduğu,
  • Altıncı yazısında önceye dayalı kullanım hakkı sahibinin varlığından haberdar olunmasının kötüniyetli marka başvurusu olduğu, 
  • Yedinci yazısında inançlı işlem ile veya muvazaalı olarak yapılan marka başvurusunun kötüniyetli marka başvurusu olduğu anlatılmıştı. 

Bu yazımızda, tescilli bir markanın özgün nitelikli bileşeninin başvuru markasına “aynen” aktarılarak tescil edilmek istenmesinin kötüniyetli başvuru niteliğinde olup olmayacağı tartışılacaktır.

2- Bir Markanın Özgün Unsurunun Aynen Aktarım Yoluyla Markaya Eklenmesi

Yargıtay tarafından onanmasına[1] karar verilen güncel bir yerel mahkeme kararında, “…davacı başvurusundaki “TARİH” ibaresinin yazım şeklinin başvuruda aynen, birebir, tıpatıp kullanılmış olmasının iyi niyetli bir davranış olarak kabul edilemeyeceği, bu bakımından 35 ve 38. sınıf bakımından kötüniyetli başvuru nedeniyle YİDK iptal isteminin reddi gerektiği..” ifadesine yer verilmiştir. Aynı Yargıtay dairesi tarafından, aynı gün, ayırt ediciliği yüksek-tanınmış markanın aynısının başka sınıfta tescil edilmeye çalışılmasının kötüniyetli başvuru olmadığına karar verilmiştir[2]. İki karar arasındaki fark, “aynen aktarım” vurgusunda ise şayet, tam tersi yöndeki kararlar[3] artık, “aynen aktarım” halinde uygulanmayacaktır diye düşünülebilir mi? Bizce bu doğru bir fikir olmaz çünkü tanınmış markaların “aynısı” başka bir sınıfta tescil başvurusuna konu edildi diye, bu başvurunun kötüniyetli olduğu kabul edilemez. Bu yönde tesis edilmiş onlarca karar da bulunmaktadır. Yukarıdaki karar, istikrarlı bu görüşün değiştiği anlamına gelemez. Kaldı ki kararda kötüniyetin “birtakım sınıflar yönünden” var olduğu ifade edilen bir yerel mahkeme kararı onanmaktadır. Bu kabul de Yargıtay’ın istikrarlı uygulamasına ters düşmektedir. Kararın, yeterli inceleme yapılmadan onandığı görüşündeyiz.

Sonuç Olarak

Yargıtay, tescilli bir markanın aynısının veya benzerinin tescili için yapılan başvurunun kötüniyetli marka tescili olarak adlandırılamayacağı, bunun zaten SMK 6/1 kapsamında yaptırıma tabii olduğunu, aynı şekilde Türkiye’de tanınmışlık düzeyi yüksek bir markanın başka bir sınıfta tescili için yapılan başvurunun da SMK 6/5 kapsamında, Paris Sözleşmesi kapsamında tanınmış markaların da SMK 6/4 kapsamında koruma altında olduğunu, bu nedenle aynı veya benzer başvuruların salt bu nedenle kötüniyetli sayılamayacağını, buna ek şantaj, marka satışı, ticarete engel olma gibi hallerin varlığının aranması gerektiğini yıllardır istikrarlı olarak ifade etmektedir. Yukarıdaki kararda bu istikrarın bozulduğu, özgün stilizasyon ile oluşturulmuş işaretin aynısının kopyalanarak başvuruya konu edilmesinin kötüniyetli sayıldığı yerel mahkeme kararının onandığı görülmektedir. Kararın yeterli inceleme yapılmadan verilmiş, hatalı bir karar olduğu yahut dosyada somut verilerin karar özetine yeterince yansıtılmadığı kanaatindeyiz. 

Daha fazla bilgi, marka davaları, marka tescili ve marka danışmanlığı için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 15.03.2022

 

 

[1] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 03.03.2021 tarihli, 2020/1690 E. - 2021/1930 K. sayılı kararı

[2] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 03.03.2021 tarihli, 2020/1913 E. - 2021/1928 K. sayılı kararında: “…Bununla birlikte, tanınmış markanın aynısı veya benzerine ilişkin her başvurunun kötü niyetle yapıldığını ileri sürmek de doğru değildir. Ancak, tanınmış markanın aynısı veya benzerinin başkalarınca tescil ettirilmesi, markayı kullanma amacına yönelik olmayıp, tanınmış marka sahibinin ticaretini engelleme, kendisine duyulan güveni kötüye kullanma veya ondan şantajla para koparma gibi nedenlerle kötü niyetle yapılmış ise, o takdirde markanın tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmelidir.”

[3] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 25.02.2021 tarihli, 2020/1837 E. - 2021/1722 K. sayılı kararı; “Bu bağlamda, KHK’nın 8/3. maddesi uyarınca önceye dayalı hakkın ihlali, KHK’nın 8/4. maddesi veya Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış markanın aynısı veya benzerinin tescil ettirilmesi gibi hususlar tek başına kötü niyetli başvuru olarak görülemez.”

Ecenur Tuncel Uyanık

Av. Ecenur Tuncel Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Türk Patent ve Marka Kurumu'na kayıtlı yetkili Marka Vekilidir. Marka Hukuku alanında çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.