Önceye Dayalı Kullanım Hakkı Sahibinin Varlığının Bilinmesi ve Kötüniyetli Marka Tescil Başvurusu

 

1- Kötüniyetli Marka Tescil Başvurusu Sayılan Haller

-Şu makalemizde şirketten ayrılan ortağın şirket adına tescilli markanın benzerini kendi adına tescil ettirmesinin kötüniyetli olduğu,

-Şu makalemizde kötüniyetin bölünmezliği ilkesi gereğince başvurunun tüm sınıflar bakımından kötüniyetli sayılacağı,

-Şu makalemizde Türkiye’de tescilli olmayan ve yurtdışında bilinirliği yüksek markanın üçüncü kişi tarafından tescilinin kötüniyetli sayılamayacağı,

-Şu makalemizde de distribütör firmanın kendi adına marka tescil ettirmesinin kötüniyetli olduğu, kullanmak için değil de ticarete engel olmak veya ticari şantaj malzemesi (para koparmak) yapmak amacıyla yapılmış başvurunun kötüniyetli olacağı,

-Şu makalemizde işletmeyi devredenin devrettiği işletmeye ait ticari unvanı kendi adına tescil ettirmesinin kötüniyetli olacağı açıklanmıştı.

Bu yazımızda ise başvurucunun önceye dayalı kullanım hakkı sahibi bir kişinin varlığından haberdar olduğu durumda başvurunun kötüniyetli sayılıp sayılamayacağı incelenecektir.

2- Önceye Dayalı Kullanım Hakkı Sahibinin Varlığından Haberdar Olunması

Marka tescil başvurusunda bulunan kişi, başvuruda bulunduğu işaret için bir başkasının hak sahibi olduğunu bilmesi kötüniyetli marka tescil başvurusu niteliğinde kabul edilmelidir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07.10.2019 tarihli, 2018/4866 E. - 2019/6259 K. sayılı kararında bu iddiamızı kabul eden yerel mahkeme kararı onanmıştır. Kararın ilgili bölümü şöyledir: “… “BEKTAŞLAR” ibaresini unvan ve markasal kullanıma konu edildiği, davacının 556 sayılı KHK'nın 8/3 maddesi anlamında bir öncelik hakkının olduğu, bu durumun marka tescil ettirilirken davalının bilgisi dahilinde bulunduğu, bu durumda marka tescilinin kötü niyetli olduğunun kabul edilebileceği…”

Görüldüğü üzere, başvurucu, başvuru konusu ettiği işaret üzerinde önceye dayalı kullanım hakkı sahipliği bulunan kişiyi bilmekte ve buna rağmen başvuru yapmaktadır. Yayıma itiraz eden veya hükümsüzlük davası açan taraf SMK 6/3 kapsamında önceye dayalı kullanım hakkına dayanabilecek ise de bu gerekçe ile girişilecek yollarda markasal kullanımı ispat etmek zorunda olup bu her zaman mümkün olmayabilir. Markasal kullanım ispat edilebilse bile sadece kullanım gerçekleştirilen sınıflar yönünden (ve benzer sınıflar) markanın hükümsüzlüğüne karar verileceğinden, kötüniyet iddiasına dayalı olarak verilecek hükümsüzlük kararına nazaran hak kaybı yaşanacağı açıktır. Bu nedenle önceye dayalı hak sahibinin bilindiği iddiasına dayalı olarak kötüniyetli başvuru sebebiyle hükümsüzlük davasının daha avantajlı bir yol olabileceği söylenebilir.

3- Marka Başvurucusu ile Önceki Hak Sahibinin İşyerlerinin Yakın Olması ve Kötüniyet

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 25.02.2020 tarihli, 2019/3616 E. - 2020/2024 K. sayılı kararında; “Ayrıca, davacı tarafından markasal kullanımının bulunduğu otel binası ile davalıya ait “History” ünvanlı otelin birbirine yakın olduğu, tarafların yekdiğerinden haberdar olmadığının söylenemeyeceği ileri sürülmüş olup, davalı karşı davacının “HİSTORİA” ibaresinin 43. sınıfta “geçici konaklama hizmetleri, gündüz bakımı (kreş) hizmetlerinde” marka olarak tescil ettirmesinin kötü niyetli marka tescili niteliğinde olup olmadığı hususu da değerlendirilmemiştir. Bu durumda, eksik inceleme ve değerlendirme ile verilmiş kararın temyiz eden davacı lehine bozulması gerekmiştir.”

Görüldüğü üzere işyerlerinin yakın olması Yargıtay tarafından “önceki hak sahibinden haberdar olunması” şeklinde yorumlanmaktadır. Başvurucu ile hak sahibinin işyerlerinin yakın olduğu veya fiziksel koşulların birbirlerinden haberdar olacakları bir ortam sağlaması gibi hallerde başvurucu kötüniyetli kabul edilebilir.

Sonuç Olarak

Kötüniyetli marka tescil başvuruları, başvuru konusu tüm sınıflar yönünden reddedilir. Çünkü kötüniyet bölünemez. Başvurucunun bazı sınıflar yönünden iyiniyetli olduğu savunulamaz[1]. Önceye dayalı kullanım hakkı sahibi SMK 6/3 kapsamında yayıma itiraz edebilir ve hükümsüzlük davası açabilir ise de bu girişimlerde ağır bir ispat yükü ile karşılaşacaktır. Markasal kullanım ve tartışmalı olan marufiyet şartı gibi. Buna ek olarak ispat yükümlülüğünü yerine getirebiliyor olsa bile sadece markasal kullanım gerçekleştirilen emtialar bakımından hükümsüzlük kararı verilebilecektir. Kötüniyet nedeniyle hükümsüzlükte ise tüm sınıflar yönünden (kötüniyetli başvurunun başka bir marka ile yarattığı seri markadan ileri gelen müktesep hakları saklıdır) hükümsüzlük kararı verilebilecektir. Marka başvurucusunun önceye dayalı hak sahibini biliyor olduğu durumlarda başvurunun kötüniyetli olduğu kabul edilebilir.

Daha fazla bilgi, marka davaları, marka tescili ve marka danışmanlığı için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 12.02.2022

 

[1] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28.04.2021 tarihli, 2020/1360 E. - 2021/4186 K. sayılı kararında: “Bu durumda Dairemizin yerleşik kararlarıyla kabul edilen "kötü niyetin bölünmezliği" ilkesinden yola çıkılarak tüm mal ve hizmetler yönünden davanın kabulüne karar vermek gerekirken, kısmen kabul kararı verilmesi yerinde görülmemiş, davacı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 04.12.2019 gün ve 2018/5579 Esas- 2019/7824 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak hükmün davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.”

Ecenur Tuncel Uyanık

Av. Ecenur Tuncel Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Türk Patent ve Marka Kurumu'na kayıtlı yetkili Marka Vekilidir. Marka Hukuku alanında çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.