Taşıyıcının – Kargocunun Taklit Markalı Ürün Taşıması ve Cezai Sorumluluğu

 

1- Taklit Marka Suçlarında Tipiklik ve Kargocunun Cezai Sorumluluğu

Sınai Mülkiyet Kanunu madde 30/1 hükmüne göre başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek üretilen malı ticari amaçla nakleden kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Düzenleme kapsamında kargocunun ya da daha doğru bir tabir ile “taşıyanın” cezai sorumluluğunun bulunduğu ortadadır. Fakat elbette düzenleme kapsamında sorumlu tutulmanın şartları ve uygulanabilirliği tartışılmalıdır. Özellikle gönderici / taşıtan, taşınan ürünün ne olduğu hakkında bilgi vermediği takdirde –taşıyanın da bunu bilme veya araştırma yükümlülüğü olmadığı düşünüldüğünde- taşıyanın bundan sorumlu tutulabilmesi mümkün olacak mıdır?

Marka suçları taksirle işlenemez, diğer bir deyişle yalnızca kast ile[1] işlenebilir. Yani taşıyanın / failin,  cezai sorumluluğundan söz edilebilmesi için, ticari amaçla naklettiği malın üzerinde kullanılan işaretin, tescil koruması altındaki bir marka ile iktibas veya iltibas yarattığını bilmesi gereklidir[2]. Bu kapsamda taşıyıcının cezai sorumluluğundan söz edilebilmesi için taşınan ürünleri denetlemiş, görmüş, ürünlerin iktibas veya iltibas suretiyle üretilmiş olduğunu anlamış olmalı veya en azından genel hayat tecrübesine göre ürünlerin bu nitelikte olduğunu anlayabilecek durumda olmalıdır. Yine bu eylemin olası kast ile işlenip işlenemeyeceği noktasında da iki farklı görüş bulunmaktadır. KART[3] ve ÖZEN[4], sırf hareket suçu olan taklit marka suçlarının olası kast ile işlenemeyeceği görüşündedir.

2- Yargıtay Uygulamasında Taklit Ürünlerin Taşınması ve Cezai Sorumluluk

Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin 2021/29270 E. - 2021/17411 K. sayılı kararı:

Marka hakkına tecavüz suçundan şüpheliler ..., ..., ... ve ... haklarında yapılan soruşturma evresi sonunda, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 12/05/2020 tarihli ve 2017/20712 soruşturma, 2020/33718 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 27/08/2020 tarihli ve 2020/3795 değişik iş sayılı kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığından verilen 09.09.2021 tarihli kanun yararına bozma istemini içeren dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.10.2021 tarihli ve KYB. 2021-11838 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.

Mezkür ihbarnamede;

1- İstanbul Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü tarafından ... Havalimanı kargo bölümünde göndericisinin ..., alıcısının ... Ltd, taşıyıcı firmanın ise ... İnternasyonel ... olan "..." marka ibareli 140 çift ayakkabının ele geçirildiği, anılan ürünlerin fikri ve sınai mülkiyet haklarını ihlâl eder nitelikte olduğu düşünülerek gümrük işlemlerinin durdurulması üzerine "... ..." vekili tarafından sorumlular hakkında 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu uyarınca şikâyetçi olunması üzerine, "...İfadeleri alınan Şüpheliler ... ve ...'in, şikayete konu ürünlerin nakliye hizmetini sundukları, suça konu ürünlerin sahiplerinin ise tüm araştırmalara rağmen tespit edilemediği, şüpheli savunmaları ve dosya kapsamına göre, şüphelilerin nakliye hizmeti sundukları ürünlerin, savunmalarının aksine, marka taklidi olduğunu bildikleri ve üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair haklarında kamu davası açmaya yeterli şüphe oluşturacak delil bulunmadığı..." gerekçesiyle İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de,
Cumhuriyet Başsavcılığınca dosyanın gönderildiği tekstil mühendisi teknik bilirkişinin 25/03/2017 tarihli raporuna göre, ele geçirilen şikâyete konu ürünlerde ... ... markasının iktibas yapılarak taklit edildiği, aldatmaya yol açacak nitelikte olduğu, dolayısıyla 6769 sayılı Kanun'un 29. maddesi uyarınca marka hakkına tecavüz sayılan fiiller kapsamında olduğunun tespit edildiği, şüphelilerden ...'in 3 yabancı şahıs ile kendilerini ve eşyalarını yurtdışına taşımak için anlaştığını beyan ettiği, diğer şüpheli ...'in ise Türkiye'den İngiltere'ye gönderilecek şikâyete konu taklit ürünlerin mal kabul ve nakliye işlemlerinin şirket adına kendisi tarafından yapıldığını beyan ettiği, 6769 sayılı Kanun'un 30/1. maddesinin "Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır." şeklinde olduğu nazara alındığında şikâyete konu taklit ürünleri Türkiye'den İngiltere'ye ticari amaçla nakletmek üzere diğer şüphelilerle anlaştıklarını beyan eden şüpheliler ... ve ... hakkında kamu davası açılması için yeterli şüphenin elde edildiği, delillerin takdir ve değerlendirmesinin mahkemesince yapılması gerektiği gözetilmeksizin, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde,

2- Kabule göre de, Her ne kadar "...İfadeleri alınan Şüpheliler ... ve ...'in, şikayete konu ürünlerin nakliye hizmetini sundukları, suça konu ürünlerin sahiplerinin ise tüm araştırmalara rağmen tespit edilemediği, şüpheli savunmaları ve dosya kapsamına göre, şüphelilerin nakliye hizmeti sundukları ürünlerin, savunmalarının aksine, marka taklidi olduğunu bildikleri ve üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair haklarında kamu davası açmaya yeterli şüphe oluşturacak delil bulunmadığı..." gerekçesiyle suça konu taklit ürünlerin göndericisi ve alıcısı hakkında da kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 172/1. maddesindeki, kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinin somut olayda mevcut olmadığı, dolayısıyla şüphelilerin tespitine yönelik olarak gerekli tüm soruşturma işlemleri yapıldıktan sonra, şüphelilerin tespiti halinde iddianame düzenlenmesi, şüpheliler tespit edilemediği takdirde ise dava zamanaşımı süresince soruşturmaya devam edilmesi gerektiği anlaşılmakla, merciince itirazın kabulüne karar verilmesi yerine reddine karar verilmesinde, isabet görülmemiş…”

Sonuç Olarak

Taklit ürünleri ticari amaçla nakletmek, marka hakkına tecavüz suçunun seçimlik hareketlerinden biridir. Taşıyanın cezai sorumluluğu noktasında kastı aranmaktadır. Kastın varlığından söz edilebilmesi için taşınan ürünlerin niteliğini, diğer bir deyişle bir marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz edilerek üretilmiş ürünleri taşımakta olduğunu biliyor olması gereklidir. “Taşınacak şikâyete konu taklit ürünlerin mal kabul ve nakliye işlemlerinin şirket adına kendisi tarafından yapıldığını beyan eden” kişinin malların niteliğini bilip bilmediği mahkemece değerlendirilmesi gereken bir husus olup kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi doğru değildir.

Daha fazla bilgi, marka davaları, marka tescili ve marka danışmanlığı için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 17.02.2022

 

[1] ARSLAN, Çetin ve ÖZDEMİR, Didar (2016). Türk Hukukunda Marka Suçları -Sorunlu Noktalar Üzerine Bir İnceleme-, Ankara Üni. Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 65, Sayı: 4, s.1097.

[2] KART, Aslıhan (2019). Marka Hakkına Tecavüz Suçları, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, s. 144.

[3] KART, Aslıhan (2019). A.g.e. s. 145.

[4] ÖZEN, Mustafa.(2009). Marka Hakkına Karşı İşlenen Suçlar ve Yaptırımları, Ankara Barosu Fikri Mülkiyet ve Rekabet Hukuku Dergisi, Cilt: 9 Sayı: 2, s. 65-66.

Ecenur Tuncel Uyanık

Av. Ecenur Tuncel Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Türk Patent ve Marka Kurumu'na kayıtlı yetkili Marka Vekilidir. Marka Hukuku alanında çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.