Tanınmış Marka Başvurusunun Reddi Kararının İptali Davası

 

1- Tanınmış Marka Başvurusunun Reddi Kararının İptali Davası

Tanınmış marka siciline kayıt amacıyla yapılan tanınmış marka başvurusu hakkında Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından verilen karara karşı iki ay içerisinde itiraz edilebilir (SMK 20/2). Karara itiraz sonrasında Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından nihai karar verilir (SMK 21/4). YİDK tarafından verilen kararın tebliğinden itibaren iki ay içinde Ankara Fıkri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nde dava açılması mümkündür (YİDK Yön. 8/3).

Tanınmış marka başvurularının reddine dair nihai YİDK kararının YİDK iptali davasına konu edilebilip edilemeyeceği konusu çeşitli yönleriyle tartışılması gereken bir sorundur. Yargıtay 2019 tarihine kadar verdiği[1] çeşitli[2] kararlarda bu kararların iptali için dava açılabileceğini kabul etmekteydi. Fakat 2020 yılında verdiği iki[3] yeni[4] kararda bu kararların dava konusu edilemeyeceğini, çünkü TPMK’nın böyle bir sicil tutma yetkisinin bulunmadığını, bu nedenle davacının hukuki yararının bulunmadığını kabul ederek davaları reddetmiştir.

2- Yargıtay Kararlarının İncelenmesi ve Mevzuat Değerlendirmesi

2.1. Tanınmış Marka Başvurusunun Reddi Kararının İptali Davası Hakkında Yargıtay Kararları

Yargıtay, 2013 yılında verdiği bir kararda, tanınmış marka başvurusunun Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kabul edilmemesi halinde bu karara itirazın mümkün olduğunu, itiraz sonrasında verilecek nihai YİDK kararının iptalinin istenebileceğini, doğrudan mahkemeye başvurarak tanınmış marka olarak tespit edilmesi yönünde bir dava açılamayacağını ifade etmiştir[5].

Yine 2019 tarihli BİM iştiraki olan DOST markasının tanınmış marka olarak tescilinin reddine dair nihai YİDK kararının iptali için açılan davanın kabulüne dair yerel mahkeme kararının onamıştır[6].

Ne var ki 2020 Şubat ayına geldiğimizde, Yargıtay’ın görüş değişikliğine gittiği görülmektedir. Konuyla ilgili tarafımızca tespit edilen ilk kararı da budur. Kararda, TPMK tarafından tanınmış marka sicili tutulamayacağı, böyle bir yetkisinin olmadığı, haliyle bu sicile kayıt için yapılan başvuruların reddi halinde de kararın dava konusu edilemeyeceği kabul edilmiştir[7].

Yine 2020 Kasım ayında LD davasında, Ankara 2. FSHHM Yargıtay’ın görüş değişikliğine uygun olarak, bu davaların yasal dayanağının kalmadığını kabul ederek davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar vermiştir[8]. Kararda, 556 sayılı KHK 7/i maddesinde Paris Sözleşmesi uyarınca tanınmış marka niteliğini haiz markaların mutlak ret sebebi olarak düzenlendiğini, bu nedenle tanınmış markalar sicilinin pratik ve hukuki temelinin olduğunu, 2015 yılında 7/i maddesinin AYM tarafından iptali ile tanınmış marka siciline gerek kalmadığı ve böyle bir sicil için TPMK yetkisinin de kanunda düzenlenmediği gerekçe gösterilmiştir. Ankara 3 FSHHM tarafından verilen Mart 2021 tarihli kararda da aynı görüş devam ettirilmiştir[9]. 

2.2. TPMK Yetkileri ve Tanınmış Marka Sicili Tutma Yetkisi Hakkında Değerlendirmeler

Mevcut adı ile Türk Patent ve Marka Kurumu’nun görev ve yetkilerini düzenleyen 5000 sayılı Türk Patent Enstitüsü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun[10], neredeyse tamamen, 02.07.2018 tarihli ve 703 sayılı KHK ile yürürlükten kaldırılmıştır. Ardından 15.07.2018 tarihli ve 4 numaralı CB Kararnamesi yürürlüğe girmiştir[11]. 5000 sayılı Kanun döneminde TPMK yetkileri arasında tanınmışlığın değerlendirilmesine ilişkin kriterler yayımlama ve uygulama yetkisi bulunmaktaydı (Madde 13/d). Bahsi geçen CB Kararnamesi’nin 370 inci maddesinin ç bendinde, Markalar Dairesi Başkanlığı’na 13/d ile aynı yetki verilmiş, yine tanınmış marka sicilinden söz edilmemiştir[12].

556 sayılı Kanun döneminde açılan davalarda, bu sicilin gerekliliği veya TPMK tarafından tutulmasının yetki aşımı niteliğinde olup olmadığı tartışılmıyordu. Zira 556 sayılı MarKHK gereğince tanınmış markanın varlığı, marka başvurularında mutlak ret nedeniydi. Anayasa Mahkemesi'nin 27.05.2015 gün ve E.2015/33, K.2015/50 sayılı kararıyla iptal edilen bu düzenleme, SMK’da nispi ret nedeni olarak yerini almıştır. Bu nedenle söz konusu sicilin tutulmasına dair hukuki dayanağın ve pratik faydanın ortadan kalktığı kabul edilmektedir. Buna rağmen TPMK tarafından “tanınmış marka sicili” tutulmaya ve başvuru alınmaya devam edilmektedir.

Sonuç Olarak

Güncel Yargıtay kararlarında, Türk Patent ve Marka Kurumu görev ve yetkileri arasında tanınmış marka sicilinin tutulmasına imkan verecek bir düzenlemenin mevcut olmadığı ifade edilmektedir. Bu nedenle tanınmış marka tescil başvurusunun önce Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından, ardından da YİDK tarafından reddedilmesi halinde bu kararın iptali için dava açılması mümkün olmayıp, açılan dava hukuki yarar yokluğundan reddedilecektir. Biz bu davalarda hukuki yararın var olduğunu ve mevcut görüşün hatalı olduğunu değerlendiriyoruz. Yargıtay’ın konuyla ilgili görüş değişikliğine giderek bu davalarda hukuki yararın varlığına dair karar verebileceği görüşündeyiz.

Daha fazla bilgi, marka davaları, marka tescili ve marka danışmanlığı için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 01.04.2022

 

[1] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 27.05.2013 tarihli, 2012/11560 E. - 2013/10907 K. sayılı kararı

[2] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.06.2019 tarihli, 2018/3153 E. - 2019/4829 K. sayılı kararı

[3] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05.02.2020 tarihli, 2019/2980 E. - 2020/991 K. sayılı kararı

[4] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30.11.2020 tarihli, 2020/745 E. - 2020/5483 K. sayılı kararı

[5] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 27.05.2013 tarihli, 2012/11560 E. - 2013/10907 K. sayılı kararında: “Davacının markasının tanınmış marka olduğunun tespiti talebi yönünden yapılan incelemeye gelince, Dairemizin yerleşmiş uygulamalarına göre, davacının öncelikle TPE'ye başvurması ve bu talebi TPE tarafından kabul edilmemesi halinde anılan kurum kararına karşı dava açması gerekir. Davacının daha önce bu yola başvurmadan bu şekilde markanın tanınmış olduğunun tespitini isteyemeyeceğinin nazara alınmaması…”

[6] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 25.06.2019 tarihli, 2018/3153 E. - 2019/4829 K. sayılı kararında: “…tüm bu hususlar nazara alındığında davalı şirkete ait DOST markalı ürünlerin “süt ve süt ürünleri” kategorisinde/sınıfta karar tarihinde yürürlükte bulunan mülga 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesi anlamında tanınmış bir marka olduğu kanaatine ulaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, TPMK YİDK’nın 2016-M-5813 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.” (ONANMASINA)

[7] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30.11.2020 tarihli, 2020/745 E. - 2020/5483 K. sayılı kararında:  “Her ne kadar davalı Kurum tarafından Tanınmış Marka Sicili oluşturularak kendisine başvuru halinde başvuru konusu markanın tanınmışlık niteliğine haiz olup olmadığı konusunda inceleme yaparak bu nitelikte gördükleri markalar için sicil oluşturulmuş ise de; davalı Kurumun kanunen böyle bir sicil oluşturma yetkisi olmadığı gibi, tanınmışlık özelliği sabit bir olgu olmadığından, Dairemizin yerleşik kabullerine göre de, herhangi bir davada dayanılan markanın tanınmış olduğunun ileri sürülmesi halinde, her bir somut olayda o markanın tanınmış olup olmadığı ve tanınmışlığını sürdürüp sürdürmediğinin münferiden ispatlanması gerektiği kabul edilmektedir. O halde İlk Derece Mahkemesince, yukarıda yapılan açıklamalar göz önüne alınarak, davacının eldeki somut davayı açmakta hukuki yararının bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken…”

[8] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30.11.2020 tarihli, 2020/745 E. - 2020/5483 K. sayılı kararı ile onanan Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi'nce verilen 20.06.2018 tarih ve 2017/363 E- 2018/250 K. sayılı kararın gerekçesinde: “…bu sebeple tanınmışlık kararı verilmesine ilişkin başvuru ile bunun üzerine tesis edilen Kurum kararlarının, 10.01.2017 tarihinde önce tesis edilmiş olsa dahi, 10.01.2017 tarihinden sonra, artık işbu davanın açılması ve sürdürülmesinde de bir hukuki yararın bulunmadığı…”

[9] Ankara 3 FSHHM 18.03.2021 tarihli, 2021/44 E. – 2021/128 K. sayılı kararı

[10] Kanun bu ismini 02.07.2018 tarihli ve 703 sayılı KHK’nın 86. maddesi ile kaybetmiştir. Mevcut ismi Patent Ve Marka Vekilliği İle Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun şeklindedir.

[11] 15.07.2018 tarihli ve 4 numaralı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum Ve Kuruluşlar İle Diğer Kurum Ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi

[12] Düzenlemede yer alan “uygulama” ifadesinin sicil düzenleme yetkisi vermediği Yargıtay tarafından da kabul edilmektedir.

Ecenur Tuncel Uyanık

Av. Ecenur Tuncel Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Türk Patent ve Marka Kurumu'na kayıtlı yetkili Marka Vekilidir. Marka Hukuku alanında çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.