Renk Adlarının Marka Olarak Tescili ve Zayıf Marka Kavramı

 

1- Renk Adlarının Marka Olarak Tescili

Yargıtay’ın istikrarlı uygulamasına göre tek başına renk adının marka olarak tescili mümkün değildir. Bir rengin yanına ayırt ediciliği bulunan veya bulunmayan kelime veya şekil unsuru eklenerek markanın tescil edilmesinde bir engel bulunmamaktadır. Fakat bu şekilde tescil edilmiş markaların içerisinde geçen renk adı markanın zayıf unsuru niteliğinde olup daha sonra tescili başvurusu yapılacak başkaca markalarda aynı renk adının kullanılmasına engel olunamayacaktır.

2- Zayıf Marka Kavramı

Tescilli olmasına rağmen bir işaretin ayırt ediciliğinin düşük olması nedeniyle koruma kapsamının daraltılması gerektiğini ifade eden ve Yargıtay tarafından da istikrarlı bir şekilde “katlanma yükümlülüğü” kapsamında sonraki tarihli markaların tesciline engel olunamayacağını ifade eden “zayıf marka” kavramı, marka hukukunda ciddi öneme sahiptir. Zayıf marka sahibi, markasında yer alan zayıf unsurların başkası tarafından marka başvurusuna konu edilmesi halinde bu başvuruya itiraz edemez. Etse bile itirazlarının kabul edilmemesi gerekir. Zira marka olarak tescil ettirdiği işaretin ayırt ediciliğinin düşük olduğunu kendisi de bilmekte ve sonuçlarına katlanmayı göze almaktadır. Gerçekten de sayılar, renkler, kısa harf grupları, herkesçe kullanılan ve bilinen kelimeler ilgili oldukları sınıf bakımından ayırt edici nitelikten yoksundur. Bu nedenle kimsenin tekeline verilemez.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.03.2021 tarihli, 2017/26 E. - 2021/371 K. sayılı kararında konu ile ilgili şu ifadelere yer verilmiştir:

“Hemen belirtilmelidir ki; işaretlerin benzerliğinde ve karıştırılma ihtimalinde dikkate alınacak önemli bir unsur da, önceki markanın ayırt edici niteliğidir. Önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise küçük farklılıklarla dahi karıştırılma ihtimali ortadan kaldırılabilir. Bu gibi hallerde önceki marka ile başvuru arasında mevcut farklı unsurların veya ortak unsurlara yapılan ilavelerin ayırt ediciliği ve sonraki başvuruyu yeterince farklılaştırıp farklılaştırmadığı üzerinde durulmalıdır.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 12.10.2020 tarihli, 2020/92 E. - 2020/3984 K. sayılı kararında: “… Bu anlamda, markalarda yer alan ve tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden kimsenin tekeline verilemeyecek olan tanımlayıcı ibareler karşılaştırmada dikkate alınamaz. Tanımlayıcı olmamakla birlikte tanımlayıcılığa yakın ve tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden herkesin kulllanımına açık olan ve bu sebeple ayırt edicilik düzeyi zayıf ibareler yönünden ise koruma düzeyinin düşük tutulması ve bu hususta kimseye tekel hakkı verilmemesi gerekir. Zira, marka kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden tanımlayıcı veya tanımlayıcıya yakın ibareleri esas unsur olarak içeren markalar baştan itibaren ayırt edicilik gücü zayıf marka konumunda olup, bu tür zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceği göz önüne alınmalıdır. …”

3- Renk Adlarının Zayıf Marka Niteliği ve Katlanma Yükümlülüğü

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 02.01.2019 tarihli, 2017/2151 E. - 2019/3 K. sayılı kararında “…Olaya uygulanacak mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca markalar arasında karıştırılma ihtimalinin varlığı tespit edilirken, markaların görsel, işitsel ve kavramsal unsurları, tescil kapsamındaki mal ve hizmetlerin yönelik olduğu ortalama tüketici kitlesinin genel bakış açısına göre ve bir bütün olarak karşılaştırmaya tabi tutulmalı, ayrıca her bir somut olayın özellikleri dikkate alınmalıdır. Bu anlamda tek başına görsel veya işitsel benzerlik karıştırılma ihtimalinin varlığı için yeterli olmayacaktır. Karıştırılma ihtimalinin belirlenmesindeki en önemli ölçütlerden biri de markaların ayırt edicilik gücü ve özelliğidir. Bu anlamda, tanımlayıcı ibare ve şekillerin marka korumasında tek başına bir önemleri bulunmamaktadır. Keza tanımlayıcı olmasalar bile, düşük nitelikte ayırt edici özellik taşıyan markaların koruma düzeyleri de o denli düşük olacaktır.
Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre, kural olarak tabiatta sınırlı sayıda bulunan soyut renklerin veya renk adlarının tek başına marka olarak tescilleri mümkün değildir. Bununla birlikte, renk adlarının başka unsurlarla birlikte marka olarak tescil edilmeleri ise mümkündür. Bu gibi durumlarda ise markalarda yer alan renk adları yönünden markaların ayırt edicilik özelliklerinin düşük olduğu kabul edilmelidir.
Somut olayda da, davalı tarafın önceden tescilli “... CITY+şekil” unsurlu markasındaki “...” ibaresinin ortalama tüketici kitlesince Türkçe’de “Pembe” anlamına geldiği, söz konusu ibare yönünden markanın ayırt edicilik düzeyinin düşük olduğu, zira 18. sınıftaki ürünlerde “pembe/pink” ibaresinin kullanımının tek başına kimsenin tekeline verilemeyeceği ve davacı tarafın “... +ŞEKİL” unsurlu markasının tesciline engel teşkil etmeyeceği ve yukarıda anlatılan ilkeler doğrultusunda markalar arasında mülga 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunmayacağının kabulü ile başvurunun reddine dair ... ... kararının iptali gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir."

Sonuç Olarak

Tescilli markada yer alan zayıf unsurun ortak unsur olarak sonraki tarihli başvuru markasında yer alması halinde, zayıf unsurlu marka sahibinin yayıma itirazları kabul edilemeyebilir. Zira zayıf marka sahibinin bu seçime katlanması gerekir. Renk adları da bu kapsamda ayırt ediciliği düşük unsurdur. Renk adı + başka bir kelime veya renk adı + şekil biçiminde tescil edilmiş markaların sonraki tarihli başvurulara itirazları, markaya kattıkları ayırt edicilik gücü bağlamında değerlendirilmelidir. Zira yayıma itiraz edenin dayanak markasının ayırt edicilik gücü değerlendirilirken, kendi markasını tescil ettirdiği tarihteki hali ile değil, yayıma itiraz ettiği tarihteki ayırt edicilik gücü ile değerlendirilme yapılması gerektiği açıktır.

Daha fazla bilgi, marka davaları, marka tescili ve marka danışmanlığı için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 08.02.2022

Ecenur Tuncel Uyanık

Av. Ecenur Tuncel Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Türk Patent ve Marka Kurumu'na kayıtlı yetkili Marka Vekilidir. Marka Hukuku alanında çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.