Markanın Hükümsüzlüğü Kararının Geçmişe Etkisi ve Kullanımların Marka Hakkına Tecavüz Sayılması

 

1- Markanın Hükümsüzlüğü Kararının Geçmişe Etkisi

Markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi hâlinde bu karar marka başvuru tarihinden itibaren etkili olup, markaya bu Kanunla sağlanan koruma hiç doğmamış sayılır (SMK 27/1, MarKHK 44). Düzenlemeye göre marka hiç tescil edilmemiş gibi sonuç doğacağından, markanın tescilli olduğu dönemde markanın tescilli olduğuna güvenilerek gerçekleştirilen kullanımların, hükümsüzlük kararı sonrası, geçmişe dönük olarak tecavüz teşkil edip etmeyeceği irdelenmelidir. Aynı zamanda önceki tarihli hak sahipleri tarafından açılmış tecavüz davasında, marka sahibinin kendi markasını savunma gerekçesi olarak ileri süremeyeceği kanunda düzenlendiği unutulmamalıdır (SMK 155, MarKHK’da benzeri düzenleme yoktur).

2- KHK Döneminde Markanın Hükümsüzlüğü Kararının Etkisi ve İlgili Yargıtay Kararları

MarKHK döneminde; başkasının markasına tecavüz niteliğinde sayılacak kullanımlar/eylemler gerçekleştiren marka hakkı sahibi, hükümsüz kılınan kendi markasını kullandığına duyduğu güvenle gerçekleştirdiği bu eylemlerden sorumlu tutulamıyordu. Diğer bir deyişle, marka sahibi, markasının hükümsüzlüğü davasının aleyhinde kesinleşmesinden önce gerçekleştirdiği eylemlerden, bu eylemler tecavüz niteliğinde sayılabilecek nitelikte olsa bile sorumlu değildi. Bu ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bir kararında[1] da şöyle ifade edilmiştir: “Ancak hükümsüzlük davası sonuçlanmadan tescil yolsuz olsa dahi sonraki markanın kullanımı engellenemeyecektir (Karan, Hakan/Kılıç, Mehmet; Markaların Korunması 556 sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat, Ankara 2004, s.79-80). ... Marka sahibi kötüniyetli değilse marka sahibinden hem marka hakkına tecavüz dolayısıyla hem de haksız rekabet hükümlerine dayanarak tazminat talep edilemeyecektir (Karan/ Kılıç, s. 415).”

MarKHK döneminde hükümsüzlük kararının geçmişe etkisi, sadece kötüniyet halinde, marka sahibinin kullanımlarını tecavüz niteliğine büründürüyordu. Yani, marka sahibinin markası kötüniyet nedeniyle hükümsüz kılınmış ve sicilden terkin edilmişse, kötüniyetli marka sahibinin kendi markasını kullandığından bahisle eylemlerinin tecavüz niteliğinde olmadığı yönündeki savunması kabul edilmiyordu. Sınai Mülkiyet Kanunu yürürlüğe girdikten sonra, özellikle 155 inci maddenin konuyla ilgili düzenlemesi konuya yeni bir tartışma eklenmesi gerekliliğini doğurmuştur.

3- SMK Döneminde Markanın Hükümsüzlüğü Kararının Etkisi

SMK döneminde, KHK döneminde yer almayan yeni bir düzenleme getirilmiştir. SMK madde 155 gereği, önceki tarihli marka sahibi tarafından sonraki tarihli marka sahibine açılan tecavüz davasında, sonraki tarihli marka sahibi tarafından “kendi markamı kullanıyorum” savunması ileri sürülemeyecektir. Madde gerekçesinde de konu şöyle açıklanmıştır: “Maddeyle, başkasının sınai mülkiyet hakkına tecavüz ettikleri tespit edilen kişilerin, o sınai mülkiyet hakkından daha sonraki bir tarihte kendi adlarına yapılan tescile dayanmalarının önü kapatılmıştır. Sonraki tarihli tescil, bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmemiştir. Böylece aradaki kullanımların şartları gerçekleşmişse hakka tecavüz oluşturacağı ve her ne kadar davalı taraf adına tescil mevcut olsa da bu dönemdeki kullanım için de şartları varsa tazminat sorumluluğunun doğacağı kabul edilmiştir.”

Bu durumda, MarKHK döneminden farklı olarak; SMK döneminde, markası hükümsüz kılınan marka sahibi, markasının tescil edildiği tarihten hükümsüzlük kararının kesinleştiği tarihe kadar geçecek sürede gerçekleştirdiği markasal kullanımlarının tecavüz sayılamayacağı yönünde savunma ileri süremeyecektir. Zira 155 inci bu savunmayı geçersiz kılmış durumdadır. Buna göre, Yargıtay’ın MarKHK döneminde verdiği kararların değerini yitirdiği söylenebilir.

Sonuç Olarak

MarKHK döneminde tescilli markası olan kişi, tam anlamıyla korunmaktaydı. Bir tür güvenli limana sığınmaktaydı. Markasını kötüniyetli olarak tescil ettirmemiş ise daha sonra markası hükümsüz kılınmış olsa bile (benzerlik ve sair sebeplerle) tecavüz davasıyla karşı karşıya kalamayacaktı. Böyle bir dava açılsa bile tazminat ödemekle yükümlü kılınmayacaktı. Fakat Sınai Mülkiyet Kanunu madde 155 hükmü ile bu güvenli liman ortadan kaldırılmış durumdadır. Artık marka başvuru sahipleri daha iyi araştırma yapmalı, markasının tescil edildiğine güvenmemelidir. Zira artık “markamı kullanıyordum” savunması işe yaramayacak, markasını kullanması bile bizatihi bir başkasının markasına tecavüz anlamına gelebilecek ve buna bağlı hukuk ve ceza davaları ile karşı karşıya kalınabilecektir.

Daha fazla bilgi, marka tescili ve marka danışmanlığı için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 26.09.2021

 

[1] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.11.2020 tarihli, 2017/2474 E. - 2020/944 K. sayılı kararı

Ecenur Tuncel Uyanık

Av. Ecenur Tuncel Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Türk Patent ve Marka Kurumu'na kayıtlı yetkili Marka Vekilidir. Marka Hukuku alanında çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.