Ticari Ortaklık Dağıldıktan Sonra Ortaklar Markayı Kullanabilir Mi?

 

1- Ortaklık Tarafından Kullanılan Marka

Ticari bir ortaklık; ister fiili şekilde adi ortaklık niteliğinde yürütülsün, ister hukuki şartları tamamlanmış bir limited şirket veya anonim şirket niteliğinde yürütülsün, her zaman dağıtılabilir / tasfiye edilebilir. Genellikle bu gibi dağılma senaryolarında ortakların tasfiye sözleşmesi niteliğinde bir sözleşme yapmadan ilişkiyi fiili olarak sonlandırdığı da bilinen bir gerçektir. Bu nedenle ortaklık döneminden kullanılan markanın dağılma sonrası kim tarafından kullanılabileceği konusunda tarafların iradesi ile belirlenmediği durumlarda hukuki durumun tespiti önem arz eder. Aksi halde taraflar markanın kullanımı konusunda çeşitli ihtilaflar yaşamak zorunda kalabilirler.

2- Yargıtay’ın Konuyla İlgili Yakın Tarihli Kararları

Yargıtay’ın yakın tarihte değişen kararlarına göre; tasfiyeden önce ortaklık tarafından yaratılmış ve kullanılmış bir markanın tasfiyeden sonra kullanımı noktasında tüm ortaklar eşit haklara sahiplerdir. Tüm ortaklar birbirlerine karşı herhangi bir engelleme faaliyeti yürütme hakkına sahip olmaksızın markayı kullanabilir ve hatta kendi adına tescil belgesi bile alabilirlerdi. Fakat tescil belgesi ortak, tescil belgesi sahibi olmayan ortak aleyhine markanın kullanımını engelleyecek girişimlerde bulunamazdı:

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28.06.2018 tarihli, 2016/11431 E. - 2018/4924 K. sayılı kararında:

“Oysa, dosya kapsamından, tarafların Behramkale’de birlikte “... ... ve Tasarım Atolyesi” ismiyle kurdukları atolyede faaliyetlerini devam ettirdikleri, hükümsüzlüğü istenen “...” markanın esasen taraflarca işletilen bu ortak atolyede ilk kez birlikte kullanıldığı, bu markanın tanınmasına her iki ortağın emek verip katkıda bulundukları, adi ortaklık ilişkisinin sona ermesinden sonra da tarafların davaya konu ibareyi bazı eklerle ticaret unvanı olarak kullanmaya devam ettikleri anlaşılmaktadır. Taraflar arasında oluşturulan adi ortaklığın tasfiyesinden sonra, tasfiye payı olarak dava konusu markanın ne dosya taraflarından ...’ye verildiği ne de ... tarafından markanın tasfiye payı olarak alındığı kanıtlanamamıştır. Bu belirlemeler ve tespitler karşısında, dava konusu markanın tescilli ya da tescilsiz olarak adi ortaklığın taraflarınca kullanılabileceği kuşkusuzdur. Bu bağlamda, asıl davada davacı- karşı davada davalının adına 2009/36833 sayılı “...” markasının tescil edilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Zira, “...” markası taraflarca müştereken ihdas edilmiş olup, dava konusu marka üzerinde her iki tarafın hak sahibi olduklarının kabulü gerekir. Bu suretle, mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, dava konusu marka üzerinde müşterek hak sahipliği bulunan asıl davada davacı-karşı davada davalı ...'nin adına tescil ettirdiği “...” markasının hükümsüzlüğü talebiyle açılan karşı davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle karşı davanın kısmen kabulü doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.”

3- Yargıtay’ın Konuyla İlgili Son Kararları

Yargıtay’ın bir üst paragraftaki bu görüşten yakın tarihte döndüğünü ve hatalı sonuçlara - başkaca ihtilaflara neden olan bu uygulamaya son verildiğini görüyoruz. Mevcut durumda ortakların her birinin birbirlerine karşı herhangi bir engelleme faaliyeti yürütme hakkına sahip olmaksızın markayı kullanabilme imkanı devam ediyor ise de markanın tescili noktasında aynı yorumu yapmak imkansızdır. Zira ortaklığın dağıtılmasından sonra ortaklardan herhangi birinin kendi adına marka tescil başvurusu yapması “kötüniyetli marka” tescil başvurusu kapsamında değerlendirilmekte ve diğer ortakların itirazı üzerine başvurular reddedilmektedir. Bir şekilde hata ile tescil edilmiş markalar ise hükümsüz kılınmaktadır. Bu nedenle Yargıtay’ın önceki tarihli görüşünü terk ettiği ve ortakların birbirinden bağımsız / habersiz tescil imkanının bulunmadığını, bir şekilde başvurunun yayımı sonrasında itiraz hakkı kullanılmamış ise markanın tesciline karar verilmiş olsa bile hükümsüzlüğünün dava konusu edilebileceğini söylemek mümkündür.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22.02.2021 tarihli, 2020/1700 E. - 2021/1540 K. sayılı kararında: “… tüm dosya kapsamında yapılan incelemede; davacı ... (şirket ile) davalı gerçek kişinin birlikte bir süre davaya konu “...” ibaresini ve özgün logosunu kullanarak müzik organizasyonu faaliyetleri icra ettikleri, bu suretle aralarında adi ortaklık niteliğinde bir ilişki bulunduğundan dava konusu ibare ve özgün logo üzerinde birlikte hak sahibi oldukları anlaşılmış olup, bu manada ortaklardan herhangi birinin diğer ortaktan habersiz bir şekilde, hangi sınıfta olursa olsun, dava konusu özgün ibare ve logoyu kendi adına marka olarak tescilinin kötüniyetli bir tescil olduğu değerlendirilmesi gerekir…”

Ortaklardan birinin kendi adına tescil ettirdiği markanın kötüniyet nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği yönündeki Yargıtay uygulaması yerleşmiştir. Buna ek olarak hükümsüzlük kararının ardından kötüniyetli ortağın markayı kullanımının yasaklanamayacağı ve engellenemeyeceği gerekçesi ile kullanımlarının hukuka aykırılık teşkil etmediği kabul edilmekte ve mahkeme kararları da bu şekilde gelişmektedir.

Nitekim bu husus İstanbul BAM 44. Hukuk Dairesinin 25.11.2021 tarihli ve 2020/690 E. – 2021/1438 K. sayılı ilamında şöyle vurgulanmıştır: “…davalının birlikte faaliyet gösterdiği ortağı olan davacıdan bağımsız olarak marka ve logonun aynısını kendi şahsı adına tescil ettirmesinin iyi niyetli olarak değerlendirilemeyeceği marka hükümsüzlüğüne ilişkin verilen kararın yerinde olduğu ancak davalının da marka üzerinde hak sahibi olduğu ve marka kullanımının haksız rekabet oluşturmayacağı anlaşılmakla…”

Sonuç Olarak

Ortaklardan her biri, ortaklık döneminde kullanılan markayı, ortaklık dağıldıktan sonra birbirlerinin kullanımlarına engel olmamak kaydı ile kullanıma devam etmeleri mümkündür. Taraflar birbirlerine karşı haksız rekabetin men’i minvalinde davalar açamazlar. Ne var ki taraflardan birinin, diğer ortakların haberi olmadan markayı kendi adına tescil ettirmesi halinde bu markanın hükümsüz kılınamayacağı yönündeki eski tarihli kararlar bu görüşün fiili uygulamasında çeşitli hukuki problemler yaratmaktaydı. Yargıtay güncel kararlarında bu görüşünden dönerek, ortakların kendi adlarına marka tescili yaptıramayacakları, tescil olunmuş markaların kötüniyetli marka kapsamında değerlendirilerek hükümsüz kılınabilecekleri görüşü kabul edilmiştir.

Daha fazla bilgi, marka davaları, marka tescili ve marka danışmanlığı için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 27.12.2022 

Ecenur Tuncel Uyanık

Av. Ecenur Tuncel Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Türk Patent ve Marka Kurumu'na kayıtlı yetkili Marka Vekilidir. Marka Hukuku alanında çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.