Noter Delil Tespiti ile Marka Hakkına Tecavüz Suçundan Ceza Verilemeyeceği Hakkında

 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.03.2019 tarihli, 2017/19-1165 E. ve 2019/263 K. sayılı kararı

Özeti: Şikayetçi taraf Savcılık şikayetinden önce noter kanalı ile delil tespiti yaptırmış, noter huzurunda tespit edildiği üzere şikayetçi taraf sanığın işyerinden iki adet taklit saat satın almıştır. Noter tarafından bu saatlere el konulmuş (?) ve soruşturma safhasında noterlik tarafından el konulan saatler savcılığa teslim edilmiştir. Yerel mahkeme bu delili hukuka aykırı delil olarak değerlendirmiştir. Özel Daire bu delili hukuka uygun delil olarak değerlendirmiş ve ceza verilmesi gerektiğini ifade ederek kararı bozmuştur. Direnme kararı üzerine Ceza Genel Kurulu önüne gelen dosyada, noter tespit işlemi ile tespit olunan hususların Savcılık tarafından verilmiş arama kararı üzerine elde edilmiş bir delil gibi değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, tespit tutanağının hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu ve bu tespit tutanağına göre ceza verilemeyeceğine hükmetmiştir.

Yerel Mahkeme Kararı: “Marka hakkına tecavüz suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeni ile sanık ...'ın beraatine

Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 06.06.2016 tarih ve 13766-19098 sayılı kararı:

"Katılan firma adına tescilli... Armani markalı 2 adet (AR0670 ve AR0669 kodlu) saatin İstanbul 8. Noterliği aracılığı ile tutulan tutanağa istinaden suç tarihinde sanığın yetkilisi olduğu...Saat Mücevherat isimli iş yerinden satın alındığı, 24.04.2012 tarihli bilirkişi raporu ile de suça konu ürünlerin taklit nitelikte olduğunun tespit edildiği, sanık her ne kadar saatlerin B. Optik Saat Mücevherat ve Dış Tic. Ltd. Şti.'den satın alındığını beyan ederek, tedarikine ilişkin olduğu iddiasıyla fatura ibrazında bulunmuş ise de sanığın yaptığı iş nedeniyle söz konusu ürünlerin taklit olduğunu bilmemesinin olağan hayat koşullarına uygun olmadığı gözetilerek, atılı suçtan mahkûmiyeti yerine oluşa ve dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde beraatine karar verilmesi…”

Yerel Mahkeme Direnme Kararı:

"...Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, katılanın iddiası, sanık savunması, bilirkişi heyeti rapor ve ek raporu ile marka taklidi olduğu anlaşılan yargılamaya konu iki adet saatin İstanbul 8. Noterliğince düzenlenen 22.12.2010 tarih, 20600 yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki tespit tutanağı ile ele geçirilerek soruşturma evresinde C. Başsavcılığına ibraz olunarak Bakırköy Adli Emanetinin 2011/3026 sırasında kayda alınarak sanık hakkında marka hakkına tecavüz suçundan kamu davası açılmış ise de;

Pozitif hukuk düzenlemelerine ilişkin açıklamalar ışığında; kovuşturmaya konu olay değerlendirildiğinde CMK'nın 116-134. maddelerindeki düzenlemeye uygun bir hâkim kararı alınmaksızın noter tespit işlemi sonucu ele geçirilen ürünlerle ilgili sanık hakkında kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır. Oysaki Anayasa'nın 13. maddesinde de belirtildiği üzere temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın ancak kanunla sınırlanabilir. Somut olaydaki yasaya aykırılığın sonucu olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemeyeceğinden Anayasa'mızın 38/6, CMK'nın 206/2, 217/2 maddelerindeki düzenlemeler nedeni ile sanığın iş yerinden ele geçen iki adet saatin hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu ve hukuka aykırı ele geçen delille sanığın mahkûmiyetine karar verilemeyeceğinden, CMK'nın 223/2-e bendi uyarınca sanığın beraatine dair hüküm tesis olunmuştur.

Mahkememizce sanığın beraatine ilişkin tesis olunan 2011/154 Esas 2013/566 Karar sayılı 27.06.2013 tarihli kararımızın gerekçesinde sanığın iş yerinde ele geçen iki adet saatin noter tespit işlemi sonucu ele geçirildiği, hukuka aykırı delil olduğu ve hukuka aykırı delil ile sanığın mahkûmiyetine karar verilemeyeceği, somut olaydaki usulüne uygun yapılmış bir arama işlemi sonucu ele geçen hukuka uygun delil olmadığı belirtilerek noter tespiti ile elde edilen delillere itiraz eden sanığın beraatine karar verilmiştir. (Aynı gerekçelerle bozma kararına direnilmesine)”

Ceza Genel Kurulu Kararının Gerekçe Bölümü:

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 22.12.2010 tarihli noter tespit tutanağının hukuka aykırı yöntemle elde edilen delil niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

Öte yandan, suç tarihinde yürürlükte bulunan mülga 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 368-374. maddeleri ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 400-406. maddeleri ile 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 58. maddesinde delil tespitine ilişkin düzenlemelerin bulunmasına rağmen 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda delil tespitine ilişkin hükümlere yer verilmemiş olması durumu dikkate alındığında, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre soruşturma evresinde delillerin toplanması ve tespiti işlemlerinde Cumhuriyet savcısı ve emrinde bulunan kolluk görevlilerinin tek yetkili ve görevli merci olarak tayin edildikleri anlaşılmaktadır.

Arama, amacına göre "adli arama" ve "önleme araması" olarak ikiye ayrılmaktadır. Arama şüpheli veya sanığı ya da bir delili elde etme amacıyla yapılabileceği gibi, bir suçun işlenmesini veya bir tehlikeyi önlemek amacıyla da yapılabilir. Şüpheli ya da sanığın ya da delillerin yahut müsadere edilecek eşyanın ele geçirilmesi amacıyla yapılan araştırma işlemi olan adli arama, el koyma ile birlikte 5271 Sayılı CMK'nın 116-134, 2559 Sayılı PVSK'nın 2, Ek 4, Ek 6, 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun 9 ve Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği'nin 5-17. maddelerinde düzenlenmiştir.

Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği'nin 5. maddesinde adli arama; "Bir suç işlemek veya buna iştirak veyahut yataklık etmek makul şüphesi altında bulunan kimsenin, saklananın, şüphelinin, sanığın veya hükümlünün yakalanması ve suçun iz, eser, emare veya delillerinin elde edilmesi için bir kimsenin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğinin sınırlandırılarak konutunda, işyerinde, kendisine ait diğer yerlerde, üzerinde, özel kâğıtlarında, eşyasında, aracında 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile diğer kanunlara göre yapılan araştırma işlemidir" şeklinde tanımlanmıştır.

Bu aşamada ceza muhakemesi hukukunun en önemli ilkelerinden birisi olan "Delillerin serbestliği" ve "Hukuka aykırı yöntemle elde edilen delillerin kullanılması" konuları üzerinde de durulması gerekmektedir.

CMK'nın 206. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde; ortaya konulmak istenen delilin kanuna aykırı olarak elde edilmesi hâlinde reddolunacağı belirtilmiş, 217. maddesinin ikinci fıkrasında ise, yüklenen suçun, hukuka uygun olarak elde edilmiş her türlü delille ispat edilebileceği hüküm altına alınmıştır. Madde metninden anlaşılacağı üzere, hukuka uygun olarak elde edilmeyen deliller, ceza yargılama sistemimizde ispat aracı olarak kullanılamayacaktır. CMK'nın 230. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, hükmün gerekçesinde delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan veya reddedilen delillerin belirtilmesi, bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi zorunludur.

Ceza muhakemesinin amacı olan maddi gerçeğe ulaşabilmek için, delil elde edilmesi aşamasında şahsi ve toplumsal değerlerin korunması da gereklidir. Kanun koyucu bu amaçla, delil serbestliği ilkesine, öğreti ve uygulamada "Delil yasakları" olarak adlandırılan birtakım sınırlamalar getirmiştir. Delil yasakları; "Delil elde etme" ve "Değerlendirme" yasakları olarak ikiye ayrılmaktadır. Delillerin elde edilme şekline ilişkin yasaklara "delil elde etme yasakları" hukuka uygun olarak elde edilmiş bulunsa bile bir delilin yargı mercilerince ortaya konulup değerlendirilebilmesine ilişkin yasaklara ise "Delil değerlendirme yasakları" denilmektedir.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

.. katılan vekili tarafından sanığa ait iş yerinden toplamda 800 TL karşılığında... Armani markalı, AR0670 ve AR0669 kodlu iki adet saat satın alındığı, aynı markalı ambalaj ve kutu içerisinde iki adet saat, garanti belgeleri, fişler, kredi kartı slipleri teslim alınarak İstanbul 8. Noterliğinde 22.12.2010 tarihli ve 20600 yevmiye no'lu düzenleme şeklinde tespit tutanağının tanzim edildiği, satın alınan iki adet saat ve diğer belgeler noter tarafından mühürlenerek katılan vekiline teslim edildiği, katılan vekili tarafından 19.01.2011 tarihinde Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat edilerek sanık hakkında taklit saat satışı yaptığından bahisle şikâyetçi olunduğu ancak suça konu saatlerin 17.02.2011 tarihli dilekçeyle birlikte Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği anlaşılan olayda;

Katılan vekili tarafından sanığa ait iş yerinden saat satın alınmasına ilişkin vakanın noter huzurunda gerçekleştiğini gösteren tespit işleminin Ceza Muhakemesi Kanunu'nda düzenlenen arama tedbiri niteliğinde olmadığı, noter tarafından yapılan tespit işleminin 1512 Sayılı Kanun'un 61. maddesinde tanımlanan ve aynı Kanun'un 102. maddesine göre tutanak şeklinde yapılması gereken tespit işlerinden olduğu anlaşılmaktadır.

1512 Sayılı Noterlik Kanunu'nun 60. maddesinin 1. bendine göre noterlerin yapılması kanunla başka bir makam, merci veya şahsa verilmemiş olan her nevi hukuki işlemleri düzenleyebileceği ancak kanunla bir hukuki işlemi düzenlemek görevinin münhasıran başka bir makam, merci veya şahsa verilmesi durumunda noterlerin tayin edilen görevle ilgili yetkisi bulunmadığı, öte yandan CMK'ya göre bir suç işlendiğine ilişkin ihbar veya şikâyetin Cumhuriyet Başsavcılığına veya emrinde bulunan kolluk birimlerine yapılması gerektiği, bir suçun işlendiği iddiasıyla ilgili olarak şüphelinin lehine ve aleyhine olan delillerin araştırılması, toplanması, tespiti veya muhafazası görevinin, şüphelinin ve mağdurun temel haklarını korumak, maddi gerçeğe ulaşmak ve delillerin güvenilirliğini sağlamak için münhasıran Cumhuriyet savcılarına veya emrinde bulunan kolluk görevlilerine ait olduğu anlaşılmaktadır.

Bu nedenle şikâyete tabi olan marka hakkına tecavüz suçunun işlendiğine ilişkin iddianın katılan vekili tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına veya emrindeki kolluk birimlerine bildirilmesi gerektiği, somut olayda katılan vekilinin taklit saat satıldığı iddiasını notere beyan ederek böyle bir durumun var olup olmadığının incelenmesini ve tutanağa bağlanmasını talep ettiği, ceza soruşturmasını ilgilendiren bu talebin noter tarafından reddedilmesi gerektiği, 1512 Sayılı Noterlik Kanunu'nun 60. maddesi ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 158, 160 ve 161. maddeleri uyarınca ceza soruşturma veya kovuşturmasına konu teşkil eden olaylar ile ilgili konularda noterlerin tespit işlemi yapmalarının mümkün bulunmadığı dikkate alındığında, 22.12.2010 tarihli noter tespit tutanağının hukuka aykırı yöntemle elde edilen delil niteliğinde olduğu, bu yönüyle direnme gerekçesi isabetli olmakla birlikte dosyada mevcut bulunan diğer delillerin karar yerinde gösterilip tartışılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği kabul edilmelidir.

Sonuç Olarak

Noterler tarafından bir suçun belgelendirilmesi amacıyla yapılan tespit işlemi ile elde edilen delil hukuka aykırı yöntemle elde edilen delil niteliğindedir. Marka hakkına tecavüz suçu nedeniyle sanığın işyerinden satın alınan ürünün fişinin ve/veya fotoğrafının Savcılık şikayetine eklenmesi yoluyla usulüne uygun bir arama kararı uyarınca ürünlerin satıldığının tespit edilmesi ve el konulması gerekirken noterlik kanalıyla yapılan tespit uyarınca sanığın cezalandırılması mümkün değildir.

Daha fazla bilgi, marka tescili ve marka danışmanlığı için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 21.10.2021

Ecenur Tuncel Uyanık

Av. Ecenur Tuncel Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Türk Patent ve Marka Kurumu'na kayıtlı yetkili Marka Vekilidir. Marka Hukuku alanında çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.