Marka Patent Tasarım Lisansında Dava Hakkının Devri ve Geçerliliği

1- Marka ve Patent Lisans Sözleşmeleri

Marka ve Patent lisans sözleşmeleri “basit lisans/inhisari olmayan” ve “tam lisans/inhisari lisans” şeklinde ayrılmaktadır. İnhisari lisans sözleşmesine konu edilmiş bir marka veya patentin üçüncü kişiler tarafından ihlal edilmesi durumunda, lisans alan tarafın dava hakkı, sözleşmeye yazılmasa bile vardır (SMK 158/1). Zira inhisari / tam lisans alan lisans sahibini bu hakkı sözleşmede kısıtlanmadığı sürece, bu davaları kendi adına açabileceği kanundan kaynaklanan bir yetkidir. Fakat basit lisans sözleşmeleri bakımından durum farklıdır.

2- Sözleşme Basit mi İnhisari mi?

Bir lisans sözleşmesinin inhisari mi yoksa basit lisans sözleşmesi mi olduğunun belirlenmesinde kullanılacak ölçüt, sözleşmenin başlığı mıdır yoksa tarafların hak ve yetkilerini gösterir hükümler midir? Sözleşmenin başlığı “inhisari lisans” iken sözleşme içeriğinde, lisans veren tarafın yetkileri arasında üçüncü kişilere lisans verme imkanı da düzenlenmişse sözleşme inhisari olmaktan çıkar mı? Burada kural olarak, “lisans veren” tarafın marka veya patenti bir başkasına da kullandırma yetkisi / lisansı verme imkanı / hakkının saklı tutulup tutulmadığı kriteri belirleyici olmalıdır. Zira tarafların gerçek  iradesini en doğru şekilde gösterecek olan hüküm budur. Taraflar sözleşme başlığına yanlışlıkla inhisari yazabilirler fakat başkalarına da lisans verme hakkı tanıyan bir hükmü, yanlışlıkla sözleşmeye yazmak ticaret hayatının akışına uygun düşmez.

Eğer taraflar bu yetkiyi lisans veren elinde tutmuşsa, aslında gerçek iradeleri, sözleşme başlığına inhisari yazmış olsalar bile, inhisari lisans sözleşme yapmak değildir. Gerçek iradeleri, basit lisans sözleşmesi yapmaktır. Çünkü basit ve inhisari sözleşmeleri ayıran en temel unsur lisans verenin başkalarına da lisans verme yetkisine sahip olmasıdır. Burada belirtmek gerekir ki eğer lisans veren, başkalarına lisans veremiyorsa, markayı veya patenti bizzat kullanabiliyor olsa bile bu hala inhisari lisans sözleşmesidir (SMK m. 24/2, 75/2, 125/2). Bu nedenle kendisinin bizzat kullanım yetkisine sahip olup olmaması konuyu aydınlatmaya ve taraf iradelerini göstermeye yetmez.

Yukarıda paylaştığımız görüş, Yargıtay tarafından güncel bir kararda kabul edilmemiştir. Yargıtay, sözleşme başlığında ve sözleşmenin konusuna veya şartlarına ilişkin genel bir maddede, sözleşmenin inhisari sözleşme olduğunun yazılı olması halinde, sözleşme içeriğinde başkalarına da lisans verme yetkisi mevcut olsa dahi sözleşmeyi inhisari lisans kapsamında saymakta ve “başkalarına da lisans verme yetkisi” içerir sözleşme hükmünü, kanunun emredici hükümlerine aykırılık nedeniyle geçersiz saymaktadır[1]. Biz bu görüşe, taraf iradelerinin yanlış yorumlandığı gerekçesi ile katılamıyoruz. Taraf iradelerinin gerçek belirleyicisi, başlığa yazılan kelimeler ya da sözleşme içeriğinde kullanılan kelimeler değildir. Gerçek irade ancak tarafların hak ve yetkilerinin düzenlendiği alanlarda anlaşılabilir. Çünkü bu düzenlemelerde maddi hata yapmak, sözleşme yapma sürecinin doğal akışına uygun düşmez. Fakat sözleşme başlığında ya da seçilen kelimelerde maddi hata her zaman yapılabilecektir.

3- Basit Lisans Sözleşmelerinde Marka Patent İhlaline İlişkin Dava Hakkı ve Hakkın Devri

Sözleşmenin inhisari nitelikte olmadığı hallerde, dava hakkının kural olarak sadece lisans verende olduğu rahatlıkla söylenebilir. Zira bu Kanun’dan kaynaklanan nispi emredici bir hükümdür (SMK m. 158/2). Sözleşmede lisans alanın dava hakkı tümüyle engellenmemiş / kısıtlanmamış ise lisans alanın dava hakkı ancak lisans verene dava açması için başvuru yapılmasına rağmen üç aylık süre sonunda hala dava açılmamış olması ihtimalinde gündeme gelir (SMK m. 158/2).

Marka, patent, tasarım, faydalı model gibi sınai hakların basit lisans sözleşmesine konu edildiği sıklıkla görülmektedir. Bu sözleşmelerde genellikle lisans alan tarafa, doğrudan kendi adına dava açma hakkı verildiği de görülmektedir. Lisans verene başvuru ve üç ay bekleme prosedüründen kurtulmak için bunun makul bir yol olduğu düşünülebilir. Fakat 158/2 hükmünün nispi emredici olduğu, lisans alan tarafın dava hakkının tümüyle kısıtlanabileceği, engellenebileceği ya da daha ağır şartlara bağlanabileceği, diğer bir deyişle lisans alan aleyhinde düzenlemelere konu edilebileceği ve fakat dava hakkının lisans alan lehine düzenlemelere konu edilemeyeceğini, lisans alanın dava hakkının en az kanunun emredici hükümlerine tabii olacağını değerlendiriyoruz. Bu nedenle sözleşmedeki bu hükmün geçersiz sayılacağı görüşündeyiz[2].

Sonuç Olarak

Marka, patent, tasarım, faydalı model gibi sınai hakların lisans sözleşmesine konu edilmesi halinde söz konusu sözleşmenin dikkatle incelenip tam / basit lisans – inhisari / inhisari olmayan lisans sözleşmesi kapsamında nitelendirilmesi yapılmalıdır. Bu nitelendirme kural olarak tarafların gerçek iradelerinin anlaşılması ile yapılacaktır. Gerçek iradenin sözleşme başlığı ve diğer genel sözleşme hükümlerinde kullanılan tabirlerden değil, sözleşmenin esaslı unsurları üzerinde varılan mutabakattan anlaşılması gerekir. Sözleşme inhisari ise lisans alanın dava hakkı Kanun’da da düzenlenmiş olması nedeniyle, sözleşmeye yazılmasa bile lisans alandadır. Fakat basit lisansta sözleşmeye yazılsa bile lisans alanın dava hakkı Kanun’da yer alan şartlara tabii olmaya devam edecektir. Zira bu hüküm kanunun emredici hükümlerine aykırılık nedeniyle geçersizlik yaptırımı ile karşılaşabilecektir.

Daha fazla bilgi, marka davaları, marka tescili ve marka danışmanlığı için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 22.01.2023

 

 

[1] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30.06.2022 tarihli, 2019/5415 E. - 2020/3339 K. sayılı kararında: “Öte yandan, 554 sayılı KHK’da inhisari olan yahut inhisari olmayan lisans konusunda açık bir tanım bulunmamaktadır. Bu bakımdan, lisansın niteliği konusunda anılan kararnamenin 41/3. maddesi uyarınca değerlendirme yapılmalıdır. Söz konusu mevzuat hükmü “Aksi sözleşmede kararlaştırılmamış ise lisans inhisari değildir.” biçiminde düzenlenmiştir. Bu düzenleme biçimi itibariyle, taraflar arasında lisansın inhisari olduğu kararlaştırılmış ise bu lisansın “basit” lisans olarak nitelendirilmesinin söz konusu olmaması gerekir. Diğer bir yandan, taraflar arasında düzenlenen ve inhisari olduğu kararlaştırılan bir lisans sözleşmesine, mahsus kararnamenin emredici hükmene aykırı olarak tasarım sahibinin başkalarına da lisans verebileceği gibi bir hüküm konulmuş olması halinde, TBK’nın 26 ve 27/2. maddeleri gözetildiğinde, geçersiz ve kararnameye aykırı sözleşme hükmüne bağlı olarak taraf iradelerinin inhisari olmayan sözleşmeye yönelik olduğu sonucuna varılamaz.”

[2] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09.12.2021 tarihli, 2021/5669 E. - 2021/7002 K. sayılı kararında yer alan karşı oydan bir bölüm: “Adi lisansınsın söz konusu olduğu durumlarda 556 sayılı KHK’nın 21/7. Maddesinde yer alan “Altıncı fıkra hükümlerine göre, markaya tecavüz dolayısıyla dava açma hakkı olmayan bir lisans alan, noter vasıtasıyla yapacağı bir bildirimle, gereken davayı açmasını marka sahibinden isteyebilir. Marka sahibinin, bu talebi kabul etmemesi veya bildirimin alındığı tarihten itibaren üç ay içinde, gerekli davanın açılmaması halinde, lisans alan yaptığı bildirimi de ekleyerek, kendi adına dava açabilir. Lisans alan, ciddi bir zarar tehlikesi karşısında ve söz konusu sürenin geçmesinden önce, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir. Lisans alan, dava açtığını marka sahibine bildirir” hükmü uyarınca, tecavüz nedeniyle adi lisans alanın dava açabilmesi için her bir olayda öncelikle marka sahibine durumu Noter ihtarnamesiyle bildirerek tecavüze karşı dava açmasını ondan istemesi, onun dava açmayacağını bildirmesi veya en az üç ay süreyle sessiz kalması bir zorunluluktur. Kanundaki emredici düzenlemenin aksine, tecavüz meydana gelmeden adi lisans alana bu yönde verilecek izinler geçersiz olup, yerel mahkemenin bu yönde bir değerlendirme yapmaksızın lisans sözleşmesini münhasır lisans olarak nitelendirmesi doğru olmamıştır.”

Ecenur Tuncel Uyanık

Av. Ecenur Tuncel Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Türk Patent ve Marka Kurumu'na kayıtlı yetkili Marka Vekilidir. Marka Hukuku alanında çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.